Efendimizin (asm) Çocuğa Beddua Etmesini Nasıl Anlamalıyız?
📌 Mucizat-ı Ahmediye (asm) risalesinde ve sahih hadis kitaplarında geçen bir mucizede Efendimiz (asm) namaz kılarken önünden geçen bir çocuğa ettiği bedduasıyla o çocuğun bir daha yürüyememesine dair mucize var. Bu mucizeyi İlk okuyanlarda (bende olmuştu) bu hadiseyi alemine oturtamama vaziyeti hasıl olabiliyor.
📌 Zira bir tarafta Efendimiz (asm) namazda iken O’nun (asm) sırtına binen torunlarının düşmemesi için rükusunu secdesini uzatan bir peygamberin (asm) diğer yandan namazda önünden geçen çocuğa beddua etmesi zahiri bir tezatlık içeriyor.
📌 Bu sahih hadis peygamber itikadı ezbere dayalı kişilerde “Efendimiz (asm) beddua etmez” gibi bir cihetle doğru ama altı boş ve slogana dayalı anlayışla kabul görmezken diğer yanda bazı hadisleri veya hadis kaynaklarını inkar etmek isteyen kişiler içinde “hadis-i şerifsiz bir din itikadı” oluşturmak adına bir malzeme teşkil ediyor.
📌 Risale-i Nur perspektifinden bu hadis-i Şerife dair anladığım genel manalar şöyle;
1. Öncelikle bu hadisenin bir mucize olduğunu unutmamak gerekir. Mucizelerin ehl-i küfrü imana, münafıkları ihlasa davet etmek adına
gösterildiği gibi ehl-i imanın imanına kuvvet verdiğini unutmamak gerekir, Rivayetlerde o çocuğun kasden vazifelendirilip Efendimizin
(asm) namazına halel verme adına gönderildiği geçer dolaysı ile o mucize ile o müşrikler gerekli ikazı almış ve onlara bir
nübüvvet delili olurken o hadiseye şahid Olan Ashab’ı Kiram’ın imanlarının inkişafına vesile oluyor.
2. Çocuk tabiri haddi çok net olmayan bir vasıftır. 4 yaşında bir çocukta 12 yaşında bir çocukta çocuktur hatta resmiyette 18 yaşına
girmemiş her birey çocuk kabul edilir. Ama gerek aile içinde gerek resmi ceza kanununda bu bireylerin yaptığı davranışlar cezasız
kalmaz. Hatta çocuk hükmünde ki 13-15 yaşlarında ki bir bireyin yaptığı hataya verdiğimiz reaksiyonu daha küçük yaştaki çocuklara vermeyiz. Nice şefkat abideleri anneler, haylaz ve söz dinlemez kendilerine maddi manevi zarar veren 15-17 yaşlarında çocuklarına beddua ederler ve onlara kavli ve fiili cezalar verirler. Hatta böyle bir çocuğu olan tanıdığımız bir annenin çocuğunun ölmesini temenni ettiğine de şahit oldum.
3. Efendimiz (aşm) beddua eder mi ? Kendini Kur’an’da 114 yerde Rahmanürrahim olarak tanıtan Allah’ta beddua eder ve Efendimiz’de
(asm) etmiştir. Ama O’nun (asm) bedduası bizim gibi kişisel meselelerde nefsimize ve menfaatimize dokunan şeylere karşı kullandığımız reaksiyonel beddualar cinsinden değildir.
4. O’nun (asm) beşeriyeti içinde saklı nübüvveti idrak edemeyen ve bu terbiyeden mahrum zihinler bedduasını idrak edemez veya kabul edemez. O’nun (asm) beddua etmeyeceğini iddia etmekle O’nu (asm) yücelttiğini zannetmek tam tersine haşa nakıslaştırmaktır.
5. Zira Allah hesabına nefsin hissesi olmadan yapılan beddua ibadettir ve Efendimizin (asm) hayatında nefsine taalluk eden hiç bir
meselede bedduası yoktur.
6. Bir meselede O’nun (asm) ağzından bir beddua çıkıyorsa o fiil ya makam-ı tevhide yada nübüvvete yada umum ümmete yada bir şeair-i İslamiyeye taalluk ediyordur.
7. Efendimizin (asm) torun sevgisi haşa benlikten gelmez. Hz Hasan (ra) ve Hz Hüseyin (ra) olan sevgisi ve muhabbeti onların neslinden gelen İslamiyetin hamisi olacak Zatlara dolayısı ile ümmete olan sevgi ve muhabbetin ifadesidir. Dolayısı ile torunlarının namazda iken O’nun (asm) sırtına çıkmaları ile diğer çocuğun namazda kasden önüne geçmesi görünüşte aynı kategoride namazda sıkıntı verecek fiil gibi gözüksede birinde masumiyet diğerinde hıyanet saklıdır.
8. Tahkiki bir peygamber imanı olmayıp Efendimizin (asm) manevi şahsiyetini ve Hz Cebrail’i geride bırakan makamını idrak
edememiş zihinlerin bu Hadis-i Şerif’i kalbi mutmainlik içinde kabulü zordur.
9. Bir Kur’an talebesi hakaik-i imaniyeye ve hasseten nübüvvete dair tahkiki dersini almak için bu asrın Kur’an tefsiri olan Risale-i Nur’un
📍 Sözler medresesinde geçen ve gerek Efendimizin (asm) şahs-ı manevisini gerek yüksek nübüvvet makamını ve gerek beşeriyet
İçinde saklı nübüvvetini ders veren 19.Söz, 31.Sözü tam olarak anlamadan ve
📍 Lem’alar medresesinde sünnet-i seniyyenin hakikatlarını ders veren 4 ve 11. Lem’a’ları idrak etmeden ve
📍 Mektubat medresesinde 19. Mektubun başındaki ilk dört mes’eleyi anlamadan,
📍 Şualar medresesinde Efendimizin (asm) yemininde bile verdiği tevhid dersini ifade eden 2. Şua gibi yerleri hazmetmeden ve bu
yerlerden kopuk bir nazar ile bu mucizenin anlaşılması mümkün değildir.
10. Yine Efendimizin (asm) Allamul Guyb’dan aldığı dersle geleceğe dair verdiği haberlerin bir bir meydana gelmesine dair
📍 19. Mektupta 5 ve 6. Nükteli işaretleri okuyup bu Zat’ın (asm) gayb aşina nazarını İdrak edemeyen kişinin bu mucizeyi hazmetmesi zordur.
11/A- Kur’an bize yeter sloganına bağlı olarak bu mucizeyi inkar edenlerin Kur’ ân’da Kehf sûresinde Hz. Musa ile Hz. Hızır’ın olayına da
bir göz atmaları ve bu olayı hatırlamaları gerekir.
📌 Kur’an’da Hz. Musa ile beraber dolaşan Hz. Hızır olduğu genel kabul görmüş zatın bir çocuğu görüp hemen öldürmesi: “Yine yola
koyuldular, nihâyet bir erkek çocukla karşılaştıklarında, adam (Hz. Hızır) onu öldürdü. Musa: “Bir cana karşılık olmaksızın
suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın” dedi, (KEHF 74) şeklinde geçmektedir
📌 Zahiri olarak bu âyette bakıldığı zaman, birisi masum bir çocuğu nasıl öldürebilir, hakkı yoktur, denilebilir. Ancak bu çocuğun öldürülme hikmeti birkaç âyet sonrasında şöyle izah ediliyor “Çocuğa gelince, anası babası inanmış kimseler idi. Onları azgınlığa ve küfre
sürüklemesinden korktuk. Böylece Rableri onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik.(KEHF 80—81)
11/B Âyette geçen Musa (as) ile gezen kişinin kim olduğu ile ilgili olarak bazı müfessirler peygamberdir, bazıları Hz Hızır bazıları
melektir, bazıları da veli olduğunu söylüyorlar. Zatın kim olduğundan ziyade ayette odaklanılması gerekilen nokta olayların zahire
göre değerlendirilmemesi gerektiği hakikatı ve Musa (as) yanında ki bu zatın bu tasarrufu işin arka planına ve hikmetine göre yaptığı
gerçeğidir.
📌 Kimliği meçhul ama hakikat olan bir zat böyle bir tasarrufta bulunuyorsa ve Allah bunu Kur’an ile teyit edip bir ulul azm peygamberine bu zatı muallim yapıyorsa , nübüvvet makamının reisi bütün Esma-i İlahiyeye ve hasseten ism-i Hakim’e azami mazhar Resûlullah’ın (asm) da bir hikmete binaen bu olayda ki çocuğa ve bazı olaylar karşısında faillere beddua etmesini abes görmek şefkatten uzak görmek çok büyük bir
hamakattır.
12. Efendimize (asm) ait ve O’nun (asm) beşeriyetine ait yada kalbi mutmainliğimizin yetersiz kaldığı meselelerde yanlış gitmemek
İçin; her vakit mahiyet-i beşeriyeti itibariyle işitilen evsaf-ı âdiye içinde başımızı kaldırıp, hakikî mahiyetine ve mertebe-i risalette
durmuş nuranî şahsiyet-i maneviyesine bakmak lâzımdır. Yoksa, ya hürmetsizlik eder veya şübheye düşeriz…
📍 Elhasıl
Bu ve buna benzer tahkik meseleleri nazara alınıp Efendimizin (asm) şahsı manevisi nazara alındığında netice olarak Efendimizin (asm)
söylediği haktır bedduası haktır olması gerektiğini söylemiştir ağzına sağlık der ve imanımızın inkaşıfının verdiği lezzet İle
lezzetlenir şüphe vesveseleri tard ederiz elhamdülillah…